20 Ocak 2015 Salı

HENÜZ EVLİ DEĞİLSEN,İŞTE BUNLAR GELECEK BAŞINA

Henüz evlenmemiş arkadaşlar isterse okumayabilir. Çünkü burada yazılanlar kendileri için ürkütücü olabilir. Kimseyi evlilikten soğutma cürmünü işleyerek bezdirmek istemeyiz.

1. "Yatağa gelmiyor musun?!"

Gelin az buçuk pratik yapıp o kötü anıları biraz tazeleyelim; "sen beni eskisi kadar sevmiyorsun", "beni dinlemiyorsun", "yok bir şey", "hı hı sen haklısın tabi", "kimdi o kız", "ya o Canberk bizim ofisten, çok şeker biridir", "bu gece olmaz", vs. bu cümlelerden binlercesini sadece 1 saat içinde yazıp dökerim ama amacımız bu değil. Amacımız bir kadının ortalama 10 yıllık evlilik süresince bir erkeğe en çok söylediği cümleyi bulmak. Aklınıza geldi mi? çok düşünmeyin, bu konuda tecrübe sahibi biri olarak ben diyeyim size; "yatağa gelmiyor musun?"
Kim ne derse desin, hangi amerikan üniversitesi hangi gereksiz araştırmayı yaparsa yapsın kimse beni ikna edemez. Kadınların en büyük takıntısı erkeğin yatağa gelmesidir. Haa sakın yanlış anlamayın, burada jartiyerini çekmiş, siyah tül tangasını giymiş, gece lambasının loş ışığında yatakta uzanırken, olabilecek en şuh ses tonuyla "hayatıım yatağa gelmiyor musun?!" diyen kadından bahsetmiyoruz. Muhtar necip emmi gibi pijamasını çoraplarının içine sokmuş, üstündeki 4 kiloluk sweatshirt'ü alt eşofmanının içine tıkıştırmış bir kadının, yarı uykulu ses tonuyla söylediği bir yatağa gel çağrısından bahsediyoruz. 
Tarihsel kökleri, gelişimi, evrimi nereye dayanıyor bilmiyorum. Çok eski geçmişle ilgili en temel bilgim dünyanın en eski mesleğinin fahişelik olmasından öte geçmiyor. Ama sanırım mağarada tek başına yatmaktan korkan kadınların geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğunu söyleyebilirim ve bilim dünyası da benim arkamda kapı gibi durur. Ama be arkadaşım yıl olmuş 2011, zaten sevişmek dediğin arada bir akla gelince yapılan bir eylem olmuş, herkesin evinde hırsız alarmları, güvenlik kilitleri almış yürümüş, böcek, sinek savarlar tarihin en acımasız, en gelişmiş evresine ulaşmış hala neden korkuyorsun da her yattığında erkeğin de seninle yatmasını istiyorsun? Erkeğin her özel, bağımsız alanına girdiniz, adamları haberiniz olmadan afedersiniz s.çamaz hale getirdiniz bırakın bari geceleri bizim olsun.
Biliyorum ama ben kadınların korkusunu, erkeklerin etrafına yıllarca duvarlar ördüler, firavun'un içeri sinek bile girmeyecek şekilde yaptırdığı odalara hapsettiler, ancak nasıl küçücük bir sivrisinek bir boşluk bulup firavun'un odasına girdiyse, internet de öyle bir boşluk buldu ve evlere sızdı. Şimdi kocaları üzerinde birer korku imparatorluğu kuran kadınlar içeri sızan internetle baş etmenin yolu olarak "yatağa gelmiyor musun?" silahını kullanıyor, bunu da mağaralarda yalnız kalamama endişesiyle izah ediyorlar.

2. Herkesi evliliğe davet eden 1 aylık evli erkek

-Abi eve gidiyorum yemeğim hazır, çamaşırım yıkanıyor, istediğimde sevişiyorum ehiehiehiehi daha ne olm?
Nidalarıyla daha evleneli 1 ay olmuşken tanıdığı tüm bekar erkekleri evliliğe davet eden, daha dün bekarlığı göklere çıkarırken 1 ay içinde "ulan bugüne kadar aklım neredeymiş" kıvamına gelen tez canlıdır.  Yahu bi nefes al, biraz yaşa, gör geçir sonra yine davet edeceksen edersin, karının kız arkadaşlarını kankalarına ayarlama derdine düşersin ama bi dur, bismillah de. 
Bak ben 10 yıllık evliyim, hala evliliği sorsalar biraz duraklıyorum, acaba diyorum. ardından da artılarını, eksilerini sayıp karşımdakine objektif bir değerlendirme yapma imkanı sunuyorum. Ama sen daha balayı kıvamından çıkamamışken milleti deli gibi evliliğe davet ediyorsun. Bakın araştırılsın ortaya çıkar, evliliğinin ilk ayını yaşayan erkeğin sözüne kanıp evlenen çiftler arasında boşanma oranı %80’nin altında çıksın kendimi yeni yapılan metro haliç geçiş köprüsünden atarım. 
Ne diyoruz o halde, bir; sevgili 1 aylık arkadaşım otur oturduğun yerde. 1 aylık düzenli hayatın gazına gelip de milleti de içine girdiğin girdaba çekme. Ben seni akşam evden 2 saatliğine çıkabilmek için 40 takla attığın, hafta sonu temizlik yaptığın zamanlarda görmek isterim. Eğer o zamanlar geldiğinde hala evlenin diyebiliyorsan a) Ayıp ediyorsun, b) tebrik ederim. iki; 1 aylık evli adama kulak verecek kadar gözü kararmış arkadaşım. Olayın, "her gün sevişiyorum" kısmında olduğunun farkındayım, ama sevişmek için evlenmenin, yumurta pişirmek için evi yakmaktan hiçbir farkı yok. Bu adama kulak verme, he de geç. zaten dikkat ettiysen bu öneriyi yaptığı gün yanınızda 1 saat bile kalamadı değil mi? Düşün bu daha cicim ayları, ileride neler olacak kim bilir.

3. Evlilik yıl dönümünü 2 gün sonra hatırlayan erkek

Deseler ki; ‘bana bir erkek söyle ki evlilikte komple boka batmış olsun’ hiç düşünmedenevlilik yıl dönümünü üzerinden 2 gün geçtikten sonra hatırlayan erkek derim. Bu durumdan kurtulmasını becerebilen erkeğe nobel ödülü versen az gelir. 
Şimdi, evlilik yıl dönümünü unutmak çok şaşılacak bir durum değil, insanlık hali unutabilirsin, eşin hatırlatır ah vah edersin, pişman olursun, özür dilersin falan geçip gider. Zaten zamanında kutlayan erkek için herhangi bir tehlike mevcut değil, ama öyle bir erkek var ki işte o düşman başına. Evlilik yıl dönümünü unuttuğunu 2 gün sonra fark eden erkek. Şimdi gelin bu erkeğin yapabileceklerine bakalım:
1'inci Senaryo - Hatırladığı an eşinden özür dileyen erkek
İki durumla karşılaşabilir birinci durumda eşi de unutmuş olabilir.
-Ya aşkım 6’sı bizim evlilik yıl dönümümüz değil miydi?
-… unuttun değil mi?
-İş güç aklımdan çıkmış valla çok özür dilerim
-Artık evlilik senin için önemli olmadığı içindir
-E sen de unutmuşsun ama…
-Hemen beni karıştırma, suçunu hafifletmez bu… yazıklar olsun
-Tamam anlıyorum ama ikimiz de unutmuşuz işte, oluyor demek ki
-Sus ya, git sen sevgililerinle kutla…
Olay tamamen bu şekilde gelişecektir. Kadının unutması önemli değildir, normaldir, kadın zaten böyledir, o hatırlanmak ister, hatırlama mecburiyeti yoktur. Bu tür bir tavırla, ‘sen de unuttun ama’ yaklaşımı ile alacağınız tek şey surattır.
İkinci durumda kadın unutmamış olabilir, işte bu durum kıyamet senaryosudur.
-Ya aşkım 6’sı bizim evlilik yıl dönümümüz değil miydi?
-Bakayım… evet 49 saat sonunda aklına geldi demek
-Çok özür dilerim…
-Lütfen sus, istemiyorum hiçbir şey, değerimizi görmüş olduk
-Ama biliyorsun işlerim…
-Sus dedim diye hatırlıyorum… 2 gün olmuş hala özür diliyor, 2 koca gün ya, 2 gün
-Aşkım…
-Sus Allah aşkına yalan kokan nefesini tüketme boşa.
2'nci Senaryo - Hatırladığı an eşinden ses gelmeyince sesini çıkarmayan erkek.
Bu senaryoda da iki durum vardır, birinci durumda kadın biliyor fakat susuyor olabilir, ikinci durumda kadın da unutmuştur o hatırlayana kadar erkek de susmayı tercih eder.
Bu erkeğin işi de zordur, "ya karım hatırladıysa da bana hissettirmiyorsa" hissiyatı erkeğin tüm enerjisini çeker. Erkeğin her günü gerilim içinde geçer, her an eşinin ‘ee ne zaman hatırlamayı düşünüyorsun? Sorusuna muhatap olacağını beklemekten 5 kilo verir. Ancak bu bir kısır döngüdür, bekledikçe unutmuş olma süresi artar ve bu sürenin artması kadının gerilimi tırmandırma seviyesini de artırır. Eğer sonuçta kadın biliyor ve susuyorsa, erkek hatırladığı an aferdersiniz ağzına büyük s.çar, eğer kadın da unutmuşsa sonuç değişmez kadın erkeğin ağzına bu sefer dev s.çar. 
Peki böyle bir durumda olan erkeğin hiç mi çıkış yolu yoktur? Bir yol var. Dev bir sürpriz ve maddi değeri yüksek bir hediye ile karşısına çıkıp ‘bunu almayı bekledim, onun için geciktim kusuruma bakma ama senin değerini ancak bu anlatabilirdi’ demek bir çıkış yolu olabilir. Eğer kadın da unutmuşsa bu kesin bir çıkış yoludur. Yok eğer kadın unutmamışsa, bir iki mırın kırın ardından yine affedilme olasılığınız yüksektir. Ancak bunu yapmadan ‘aa ben unuttum ya’ diye karşısına çıkarsanız Allah kolaylık versin.
Bakın ne diyorum kadınların özel günleri unutma hakları vardır, ama böyle bir hak size verilmemiştir unutmayın. Hele bir de karınız evlilik yıl dönümünüzü unuttuğunuzu 2 gün boyunca içinde tutuyorsa… Dev s.çacak demektir.

4. "Geç geleceğim" deyip telefonu kapatabilen evli adam

Karşıma sıra sıra belli meziyetleri olan insanları dizseler, “bunlara sürtününce meziyetleri sana geçiyor “ deseler, hiç düşünmeden yüzümü gözümü, eve telefon açıp “bu gece geç geleceğim” dedikten sonra hiç düşünmeden telefonu kapatan evli adama sürerim. Sürerim ki aynı beceriler, aynı meziyetler bana da geçsin. Arkadaşım, zaten çok dışarı çıkabilen biri değilim. Bizim evde üstü kapalı bir "çarşı izni" politikası yürütülüyor, sadece belli zaman dilimlerinde sosyalleşmeme izin veriliyor. Onun için kendiliğinden gelişen bir aktiviteye iştirak etmek benim için son derece zor ve yıpratıcı bir sürecin ardından gerçeğe dönüşebiliyor. 
-Alo, aşkım ne haber?
-İyidir senden
-Nolsun çalışıyorum işte, senden
-İyidir dedim ya, bir şey yok aynı işte evdeyim, oğlan ödevini yapıyor, ben mutfaktayım
-İyi iyi
-Bana bak akşama tavuk sote yaptım yanına pilav ister misin?
-Oğlan seviyor yap sen ona
-Niye sen yemeyecek misin?
-Ya onu dicem ben de
-Hah ne dicen? 
-Önemli bir şey değil
-De de, ne dicen merak ettim
-Bizim arkadaşlar bu gece…
-Eeee sizin arkadaşlar
-…Yani bir iki bir şeyler içelim diyorlar
-Eeee diyorlar
-Ben de içeyim diyorum, hem zaten pazartesi de çıkmadım
-Çıkmak zorunda mıydın pazartesi? o gün çıkmadın diye o hakkın hep saklı mı kalıyor yani nedir? ben inzibat subayı mıyım? senin izin günlerinin çetelesini mi tutuyorum? hayır ne demeye getiriyorsun anlamıyorum ki? sayılı mı günlerin? o gün çıkamadın mutlaka bugün çıkmalı mısın? ne yani, nedir yani, hayır ben neyim yani?
-Ya iki bira içip...
-Tamam ben karışmıyorum sen zaten yapmışsın planlarını, içeceğin biraya kadar hesaplamışsın baksana. gelme ya, bu gece bence hiç gelme, bekar gecesi yapın, on bira iç, oradan alemlere akın, karı kaldırın, otele götürün, gelme ya ben oğlumla koyun koyuna yatarım, sen de başkalarının koynunda yat!
-Aşkım abartmıyor musun? altı üstü…
-Altı üstü belli canım, sen altını üstüne getirmişsin bu plan için, beni arayıp tebliğ de ettin, çünkü erkeksin sen istemezsin, tebliğ edersin ben de buna uyarım, boyun eğerim, evde yemek yapar çocuk bakar, seni beklerim sen gez tabi, gönlünü eğlendir, keyif yap, bira iç, viski iç, sinemaya git, kadınlı kızlı ortamlarda dans et, göbek at, dansöze para tak. tabi ya ben beklerim sen gez.
-Tamam aşkım gitmiyorum tamam
-Yok yok vallaha git hatırım kalır. sonra bana beni sen göndermedin deme, git ya hiçbir şey demiyorum ben.
-Dememiş halin bu mu?
-Ay çok laf soktun, demiyorum valla git, git eğlen gönlünce biz oğlumla yemek yer yatarız yeter ki sen eğlen git.
Şimdi bir de diğer adama bakalım
-Ben bu gece geç geleceğim
-…………….(bi' şeyler bi' şeyler)
-Tamam işte geç geleceğim bilmiyorum kaç olur görüşürüz.
Şimdi arkadaşım bu adamın orasına burasına yüz sürmeyeyim de ne yapayım ben?

5. İkisi de çalışan, iki çocuklu çiftin cinsel hayatı

Saat 6’da işten çıkarsın. Büyük şehirdeysen asgari 1 saat yol tepip eve gelirsin. Akşam yemeğiydi, sofranın toplanmasıydı, bulaşıkların makineye dizilmesiydi derken saat 8 buçuk olur. Yarım saat mal gibi tv’ye bakarsın, çocukların yatma vakti gelir. Dişlerini fırçalama, tuvaletlerini yaptırma, pijamalarını giydirme, yatağa sokma derken saat olur 9 buçuk. 
Çiftlerden biri çocuklara masal okurken, diğeri çayı demler, yanına bir şeyler hazırlar. Çiftlerin salonda yeniden buluşma saati 10. Çay içerken ya tv izlenir, ya bir film koyulur DVD'ye. Hangisini seçersen seç saat olur 12. 
Uzandığı koltukta iyice kendinden geçen çiftler son bir gayret sevişelim mi acaba çılgınlığına girerler. Kadın makyajını çıkarmak ister, ardından tuvalete gider, üstünü değiştirir falan derken erkeği yatakta bulur. 
Öpüşüp uyurlar. Bu haftanın 5 günü böyle sürer. Hafta sonu çocukları gezdirelim, ailece bir şeyler yapalım derler, yaparlar. Öpüşüp uyurlar. Bazen erkek sevişemiyor olmanın ızdırabıyla karısına “bu gece mutlaka sevişelim” der. İki tarafta reddeden taraf olmamak için istekli görünür. Öpüşüp uyurlar.
Ve böylece sürüp gitmiş... Onlar ermiş muradına biz çıkalım kerevetine...

0 yorum:

Yorum Gönder